1 Mayıs ‘77 katliamını yaşayan devrimci bir işçi anlatıyor…
--------------------------------------------------------------------------------
“Olay açık bir kontrgerilla katliamıydı!”
- 1 Mayıs 1977’de yaşananları anlatır mısınız?
O zaman Halkın Birliği, Halkın Kurtuluşu, Halkın Yolu dergileri bir platform oluşturarak Şişhane’de toplandık. Taksim’e doğru yürüyüşe geçtik. Miting Taksim’de yapılacaktı. Şişhane yokuşundan çıkıp Tarlabaşı’ndan adım adım geliyorduk. Taksim’de de kalabalık toplanmıştı. Dolmabahçe’den gelenler, Şişli’den gelenler. Biz de Tarlabaşı’ndan Taksim’e çıktık.
İlk çıktığımızda baktık ki insanlarda hafif bir panik var. Bir baktık ki İntercontinental Oteli’nden, Sular İdaresi’nden işçilerin üzerine ateş açılıyor. O arada panzerler devreye girdi. Aynen buğday tarlasının silkelenmesi gibi işçiler bir o tarafa bir bu tarafa. Ama panzerler hiç dinlemiyor. Kadın, çocuk ne olursa olsun ezip geçiyor. Biz anladık ki büyük bir katliam var.
O arada biz kitleyi paniğe vermeden geri çekilmeye başladık. Yalnız ilk çıkan arkadaşlarımızdan 3’ü şehit oldular. Biz kitleyi geri çekelim derken kitle içinden birkaç kişi havaya ateş açtı. Biz onları yakalayamadık tabii ki. Daha sonra biz kitleyi paniğe vermeden Tarlabaşı’na doğru aşağıya indik. Düzgün bir şekilde herkesi Şişhane’ye doğru geri çektik. Çatışmak isteyenler oldu ama kimle çatışacaksın. Panzerler ezdi geçti. O arada düzgün bir şekilde herkes bölgelerine, evine döndü. Akşam televizyonlarda öğrendik ki 37 kişi katledilmiş. Bunlardan 5-6’sı panzerlerin ezmesi sonucunda. Panzerler kadınları ezdi. Kadınlar hareket edemiyordu. Çok kalabalıktı. İğne atsan yere düşmüyordu. 500 bin kişiden fazla yani. Onun dışında Sular İdaresi’nden, otelden açılan ateşle ölenler oldu.
Olay açık bir kontrgerilla katliamıydı. Çünkü oralara kimse kendi niyetiyle çıkmaz. Bu olay hala da açığa çıkmadı. Failleri belli olmadı. Tabii derin devlettir sonuçta. İçinde derin devletçiler vardır. Çünkü bugün Hrant Dink’i öldüren katille beraber ellerinde bayrakla fotoğraf çektiriyorlarsa, bunda derin devletin rolü vardır. Bir subay bir polis üst amirinin izni olmadan bir kanlı katille fotoğraf çektirebilir mi? Emir komuta zinciri olmadan çektiremez. İşte 1 Mayıs ‘77’de de böyle oldu.
Ondan sonra Taksim 1 Mayıs alanı olarak yasaklandı. Daha sonraki dönemlerde darbenin hazırlıkları yapıldı. ‘79’da sıkıyönetim ilan edildi İstanbul’da. İnsanlar İstanbul dışındaki illerde 1 Mayısları kutladı. Daha sonra büyük illerin çoğunda sıkıyönetim ilan edildi. Buralarda korsan gösterilerle kutlandı. İşçiler fabrikalarda işleri yavaşlattılar. Tabii grevler o zaman güçlüydü. Grev çadırlarında halaylar çekerek, 1 Mayıs’ın önemini anlatarak kutlandı. Ben ‘79 yılında Profilo’da çalışıyordum. ‘77’de ve ‘79’da iki direniş yaşadık. İki işçi bu direnişlerde polis tarafından katledildi. Daha sonra 170 kişiyi işten attılar. Arkasından Tariş’te kahramanca bir direniş yaşandı. Ondan sonra zaten askeri darbe geldi.
- Bu katliamın nedeni olarak ne söylenebilir?
Askeri darbenin hazırlanmasının sebeplerinden biri sayılabilir. Bir de tabii işçi sınıfını yıldırmak, gözdağı vermek. Çünkü ‘78 Tariş olaylarıyla birlikte devrim dalgası yükseliyordu. Bu dalgayı kırmak, işçi sınıfının birlikteliğini parçalamak istiyorlardı. İşçi sınıfına gözdağı vermek, kitlesel eylemleri sindirmek istiyorlardı. Temelinde bunlar yatıyor. Devrim dalgasını kırmak. Olay bu. Yoksa faillerini bulabilirlerdi. Lafa gelince “Devletimiz güçlüdür. Polis çok güçlüdür. Hiçbir şey faili meçhul kalmayacak” diyorlar. Ama görüyoruz ki, hem 12 Eylül öncesi, hem 12 Eylül sonrası olsun binlerce faili meçhul cinayet var. Hepsi örtbas edilmiştir.
- Katliamın 30. yıldönümünde 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması üzerine yoğun tartışmalar var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
İşçi sınıfı için Taksim önemlidir. Kesin olarak 1 Mayıs’ın orada kutlanması gerekir. Ama bugünkü noktada biz kitlesel eylemden yana olmalıyız. Kitlesel eylem derken elbette pasiflik anlamında değil. Şu anda işçi sınıfına yön verenler genelde reformistler. Devrimciler çok çok gerisinde bir etkiye sahipler. Ama işçi sınıfı Taksim’e gidecekse, ben de öncü olarak onların yanında yer alırım, giderim. Ama işçi sınıfı Taksim’e gitmeyecekse, devrimci gruplar sadece duygularını tatmin etme amaçlı gitmemeli. Devrimciler tabii ki Taksim’i 1 Mayıs alanı kabul ediyorlar. Ama işçi sınıfı hazır mıdır? 1 Mayıs’a gitmek istiyor mu? Ya da 1 Mayıs’ta Taksim’e gitmeye işçi sınıfı bugün ne kadar hazırdır. Bunu test etmek lazım. Gidiyorsa tabii ki onlarla birlikte en önde varız, yani en önde gideceğiz.
Taksim 1 Mayıs alanıdır, doğru. Ama Taksim’e kiminle gideceksin? Sorun buradan kaynaklanıyor. Biz devrimciler mi gideceğiz? Yoksa sınıfla birlikte mi gideceğiz. Tartışılan noktanın burası olması lazım.
- Bu konuda devrimcilere düşen sorumluluklar nelerdir?
Devrimci önde gidecek. Devrimcilerin etkileyici rolü olur burada. Yani tayin edici olan yine işçi sınıfıdır. Fabrikalardaki örgütlenmeler, ya da kitlelerin büyük çoğunluğu ne kadar hazır? Önemli olan bu. Gidilecekse kitlelerle gidilmeli. Sonuçta kitlelerle nerede güçlü bir şekilde yapılıyorsa biz de orada olmalıyız. Mesela ben ‘96 1 Mayıs’ında Kadıköy’deydim. Çok görkemliydi. 1 Mayıs ‘96 işçi sınıfının en ihtilalci bayramlarından biri oldu. Burjuvazi bunu içine sindiremedi tabii. Çatışmaları onlar körükledi. Polisin kışkırtması, saldırması sonucunda oldu. Bayram en güzel biçimiyle kutlanmıştı. Kitlesel bir gösteriydi.
- Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
1 Mayıs işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günüdür. Yarın bunu daha iyi anlayacağımızı düşünüyorum. Mesela bugün biz farklı inançlardan, farklı dillerden, farklı ırklardan insanlar kendi fabrikalarımızda örgütleniyoruz. Uluslararası burjuvazi de işçi sınıfına karşı örgütlüdür. Bunun önemini anlamak lazım. 1 Mayıs uluslararası bir dayanışmadır. Her ülkede güçlü bir şekilde kutlanacak her bayram, sermayeye karşı, sömürücü sınıflara karşı, kapitalizme karşı bir başkaldırıdır.